hareketlı gül | |
VEDA HUTBESİ | |
HADİS | HADİSİ ŞERİF | |
|
yaziciya@hotmail.com |
|
|
| KURTULUŞ YOLU. | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
mecnun Admin
Mesaj Sayısı : 515 Kayıt tarihi : 28/03/09 Yaş : 54 Nerden : İSTANBUL / KARTAL
| Konu: KURTULUŞ YOLU. Salı Mart 31, 2009 12:13 pm | |
| Şu yedi geçidi geçen, muradına kavuşur. Bu geçitler: 1- İlim, 2- Pişmanlık, 3- Eşkıya, 4- Bela, 5- Sebep, 6- İhlas, 7- Şükür geçitleridir. Bunlar nasıl geçilir?
1- İlim geçidi İlimsiz bir şey olmaz. İlim öğrenmek herkese farzdır. İlim, gerçek bir rehberdir. İlim başlara taçtır, herkes ona muhtaçtır. Doğru ibadet yapabilmek, hakkı bâtıldan ayırmak için, ilim öğrenmek şarttır. İlmi bugün bir âlimden öğrenmek kolay olmadığına göre, herkes bir âlimden öğrenemeyeceğine göre, gerçek İslâm âlimlerinin yazdıkları muteber eserleri okuyup öğrenmek gerekir. Birkaç hadis-i şerif meali:
(Âlim ile oturmak, yüzüne bakmak ibadettir.) [Hakim]
(Âlimin nefesi zikir ve tesbihtir.) [Deylemi]
(Allahü teâlâ cahilin bir günâhını affetmeden önce, âlimin kırk günâhını affeder.) [Ebu Nuaym, Hatib]
(Âlimin iki rekât namazı, cahilin bin rekâtından daha hayırlıdır.) [Şirazi]
(Âlimlerin uykusu ibadettir.) [İ.Gazali, İ. Rabbani, T. Kurtubi muhtasarı]
Âlim, yatarken sabah namazına kalkacağım, yarın şu faydalı işleri yapacağım diye niyet ederek uyur ve uykusu ibadet olur. Âlimin uykusu, câhilin ibadetinden hayırlıdır.
Câhil, ibadet ediyorum diye bid’at işleyebilir, günaha ve küfre düşebilir. Hakkı söyleyeceğim diye fitneye sebep olabilir. Onun için (Câhil ile bal yeme, âlim ile taş taşı) demişlerdir. İlmi ağaca benzetirsek, ibadet bu ağacın meyvesi gibidir. Ağaç olmadan meyve olmaz. Fakat meyvesiz ağacın az da olsa kıymeti vardır. Odun olarak istifade edilebilir. Bunun için ilmiyle âmil olmayan âlimi, muma benzetirler. Başkalarını aydınlattığı halde, kendisini yakıp bitirir.
Herkesin, tevhid ilminden doğru itikadı bilecek kadar öğrenmesi ve namaz-oruç gibi ibadetler için lüzumlu ilimleri bilmesi farzdır. Herkese her nimeti gönderen, yalnız Allahü teâlâdır. Her şeyi var eden, ancak O’dur. Her varlığı her an varlıkta durduran, hep O’dur. Allahü teâlâ birdir, ortağı ve benzeri yoktur. Bütün noksan sıfatlardan beridir. Kullardaki bütün iyi sıfatlar, O’nun lütuf ve ihsanıdır. Hayatımız, aklımız, bilgimiz, gücümüz, işitmemiz, söyleyebilmemiz hep O’ndandır.
İlim geçidi, meşakkatli ise de, hedefe ulaşabilmek için geçilmesi şarttır. İhlassız ve ibadetsiz, bu geçit geçilmez. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (Âlimlere övünmek, cahillerle tartışıp, onları susturmak, insanların teveccühünü kazanmak için ilim öğrenen, Cehenneme gider.) [Tirmizi]
Peygamber efendimiz, miraç gecesi Cehennemdekilerin çoğunun fakirler olduğunu görmüştü. Bu fakirlerin, mal para fakiri değil, ilim fakirleri [cahiller] oldukları bildirilmiştir. O halde, Allahü teâlânın emir ve yasakları öğrenilip, ilmiyle âmil olmaya çalışılırsa, Allah’ın izniyle, bu engel de, geçilmiş olur.
2- Pişmanlık geçidi İlim geçidini geçenin, günahlarına pişman olup, tevbe etmesi gerekir. Tevbe etmeyen ibadetlerinde başarılı olamaz. Çünkü günahların yükü, ağırlığı, perişanlığa sebep olur. Her günah bir bağ, bir engeldir. Bu bağları koparıp, engelleri aşarak iyilik yapmak zordur. Günahlar kalbi karartarak her türlü hayra mani olur. Hayra koşma arzusu olmayan, günahlarla bağlanmış demektir. Günahlara pişman olmak ve kendinde hakkı olanların rızalarını almak farzdır. Tevbe, gazab-ı ilahiden korkup, rıza-i ilahiye kavuşmak için, günah işlememeye azmetmektir. Tevbenin doğru olabilmesi için gerekli dört şart:
1- Bir daha günah işlemeyeceğine, kesin olarak karar vermek.
2- İşlediği günahlara tevbe etmek. İşlemesi muhtemel olan günahlardan da, Allahü teâlâya sığınmak.
3- Tevbe ettiği günahı tekrar yapacak güçte olmak. Mesela, eşkıyalık yapıp da, felçli olanın, (Artık eşkıyalık yapmayacağım) demesi abes olur. İstese de yapamaz. Ama yalan, iftira gibi günahları işleyebilir.
4- Tevbe, sırf Allah’ın rızasına kavuşmak ve gazabından kurtulmak için yapılmalıdır. Dünyevi gayelerle yapılan tevbe, makbul değildir. Mesela, insanların korkusundan dolayı tevbe etmiş olmamalı. Midesi ağrıdığı için içkiyi bırakan, içkiyi bırakmış sayılmaz. Tevbe, pişman olmak demektir. Bir hadis-i şerif meali: (Günahlara pişmanlık, tevbedir.) [Hakim]
Tekrar günah işleme korkusu, tevbeye mani değildir. Tevbeyi bin kere bozsak da, yine tevbe etmeliyiz. Günahlar üç kısımdır:
1- Namaz kılmamak, oruç tutmamak gibi kazası farz olan günahlar. Bunlar için, tevbe edip, kaza etmeye çalışmalı.
2- İçki ve kumar gibi günahlar için, tevbe edip bir daha yapmamalı.
3- Kul hakları ile ilgili günahlar. Bunlar, mal, can, namus ve gıybet ile ilgili olabilir.
Bu geçidin, aşılması güçtür, bir an önce geçilmezse daha büyük zararlara sebep olur. Gecikmesi çok tehlikelidir. Günahla kalb kararır, pişman olup tevbe etmedikçe kalb temizlenmez. Eğer günahlarımız bizi korkutmuyor, ibadet etmeye zaman ve zemin bulamayıp doğru yola gelemiyorsak, kalbimiz kararmış demektir. Hiçbir günahı küçük görmemeli. Her gün tevbe ve istiğfar etmelidir. Bir hadis-i şerif meali: (Günahına tevbe eden, hiç günah işlememiş gibidir.) [Taberani]
3- Eşkıyalar geçidi Bu geçitte, insanı soyup soğana çevirecek dört eşkıya bulunmaktadır. Bunlar; dünya [yani faydasız iş], kötü arkadaş, şeytan ve nefistir.
Birinci eşkıya, dünyadır. Yani faydasız şeyler ve haramlardır. Dünya geçicidir. Dünyada yapılan iyilikler, ahiret içindir. Sonsuz olanı, geçici olana tercih etmelidir. Dünyanın faydasız şeylerinden yüz çevirip, Allah için olan işlerle meşgul olmalı, salih âlimlerle beraber olmaya çalışmalıdır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Âlimin sohbetinde bulunmak, bin rekat nafile namazdan üstündür.) [İ. Gazali]
İkinci eşkıya, kötü arkadaştır ki, şeytandan ve nefisten daha zararlıdır. Bir hadis-i şerif meali şöyledir: (Kişinin dini, arkadaşının dini gibidir. O halde, kiminle dostluk ettiğinize dikkat etmelisiniz.) [Hakim]
Kötü bir arkadaşı düzeltmek için, onunla düşüp kalkmaya çalışırsan, sen onun bir eğrisini düzeltmeye çalışırken, o senin on doğrunu bozar. Bir hadis-i şerif meali: (Akıllı, diline sahip olur, zamanını iyi kullanır, işine yönelir ve en sağlam dostuna karşı da ihtiyatlı olur.) [Deylemi]
Tanımadıklarımızdan, zarar görmeyiz. Ne zarar görmüşsek, tanıdığımız kötülerden görmüşüzdür. Bunun için, kötü arkadaştan aslandan kaçar gibi kaçmalıdır.
Üçüncü eşkıya, şeytandır. Şeytanın şerrinden kurtulabilmek için onun hilelerini bilmek gerekir. Nasıl ev sahibi uyanıkken eve hırsız giremezse, şeytan da uyanık olana hile yapamaz. İlim geçidini geçen, şeytanın yaptığı hileleri bilir, ona göre tedbirini alır.
Dördüncü eşkıya, nefsimizdir. Nefis, o kadar ahmaktır ki, her istediği kendi zararınadır. Çok zararlı bir düşmandır. İçtedir. İçteki yaranın tedavisi zordur. Nefis, aynı zamanda, insanın binek atıdır. Nefis çok beslenirse çok azar, ele avuca sığmaz, azgın bir atın sürücüsünü yere attığı gibi yere vurur. Çok zayıflatılırsa, bu da kötüdür. Onunla hayırlı işler yapılmaz. Gemle idare edilebilecek kadar beslemeli.
4- Belalar geçidi İbadet ederken, gelecek şu belalara sabretmeli:
1- Rızık ve geçim derdi, gafilleri doğru ibadet etmekten alıkoyar. Her canlının rızkını, Allahü teâlâ verir. Sebeplere yapışarak, rızık için çalışmalı. Hem çalışmalı, hem de Allahü teâlâya tevekkül etmelidir. Tevekkül, gerekli tedbirleri aldıktan sonra, neticeyi Allah’tan beklemektir. Rızık için tevekkül edenin, imanı kuvvetlidir. Bir hadis-i şerif meali: (Eğer Allahü teâlâya hakkıyla tevekkül etseydiniz, sabah aç kalkıp, akşam tok dönen kuşlar gibi, sizin de rızkınızı verirdi.) [Tirmizi]
2- Kuruntu, huzurlu ibadet etmeyi önler. Bundan kurtulmanın çaresi, gerekli tedbirleri aldıktan sonra, işin sonucunu Allah’a bırakmaktır. Çünkü biz, bir şeyin sonucunun iyi mi, kötü mü olacağını bilemeyiz. Hayır sandığımız çok şey, şerle sonuçlanabilir, şer sandığımız çok şey de, hayırla sonuçlanabilir. Bir âbidin, şeytanı görmek için yaptığı dua, kabul olur. Şeytan buna, (Eğer yüz yıllık ömrün olmasaydı, şimdi seni öldürürdüm) der, gözden kaybolur. Âbid de, (Önce dünyadan murat alayım, sonra tevbe ederim, nasıl olsa Allah tevbeleri kabul eder) diyerek ibadeti bırakır, sefahate dalıp felakete düşer. Tevbe etmeye fırsat kalmadan, genç yaşta ölür.
3- Belalar, ibadet etmeyi engelleyebilir. Bir hastalık, bir bela gelince bağırıp çağırmak faydasızdır. Aksine zararlı olur. Bunun çaresi, Allah’ın takdirine razı olmaktır.
4- Belaların ve çekilen zahmetlerin getireceği perişanlıktan kurtulmanın çaresi, sabretmektir. Sabırlı olmayan, başarılı olamaz.
Bir hadis-i kudsi meali: (Kaza ve kaderime razı olmayan, belalara sabretmeyen, verdiğim nimetlere şükretmeyen, benden başka rab arasın!) [Taberani]
Allahü teâlâ, sevdiklerini sıkıntılara mâruz bırakır. Hadis-i şerifte buyuruldu ki: (En şiddetli bela, Peygamberlere, velilere ve benzerlerine gelir.) [Tirmizi]
Allahü teâlânın gönderdiği bela ve sıkıntılara sabrederek göğüs germek, büyük nimettir. Sabredemeyen, felakete maruz kalır ve bu engelden geçemez.
5- Sebepler geçidi Bu geçit, havf ve reca engelidir. Havf, yani Allah korkusu, günah işlemeye engel olur. Nefsimiz, günah işlemeye meyyaldir. Korkmazsa, nefsi gemlemek mümkün olmaz. Salih bir zat, günah işlemek ister. Çok sıcak, özel bir banyoya gider. Çok sıcak olan su, bu zatın elini yakar. Sıcakta fazla duramaz bayılır, kendini dışarı atar. Bir süre sonra kendine gelir. Sonra nefsine der ki: (Şu sıcaklığa dayanamadın, Cehennem ateşine nasıl dayanırsın? Dayanamayacağın cezaya kendi elinle çarptırılmak istemen ahmaklıktır.)
Allah korkusu olmazsa nefis, ibadetlerindeki kusurları göremez, üstelik ibadeti ile de övünür. İbni Mübarek hazretleri nefsine der ki: (Salihlerin söylediğini söyler, münafıkların yaptığını yaparsın. Bu hâlinle, bir de Cenneti nasıl istersin?)
Reca, yani ümit, Allah’a ibadet etmeye sebep olur. Nefse, ibadet ağır gelir. Nefse, bu çektiklerinin karşılığı, 10, 700, hatta daha fazlasıyla verileceği bildirilirse, o zaman hayırlı işler pek ağır gelmez. Hoşlandığı şeye kavuşmak için, sıkıntılara katlanır. İşin sonunda para alacağını ümit eden hamal, ağır yükleri sıcakta terleyerek, soğukta üşüyerek seve seve götürür. Hasat zamanı ürün alacağını ümit eden çiftçi, bütün yıl, soğuk sıcak demeden çalışır. Ömrünün son kısmını rahat geçirmek için yurt dışına giden işçi, yabancıların kahrını çeker. İşte nefse, Cennette hayal edilemeyecek kadar çok nimetlerin bulunduğu, iman edip salih amel işleyenlerin, bu nimetlere kavuşacakları anlatılırsa, ibadetler kolay gelir.
6- İhlas geçidi Çok güzel ibadet etsek de, eğer ihlas yoksa hepsi boştur. İhlas, yalnız Allah rızası için yapmak demektir. Kabul olmayan çok amelin, ne kıymeti olur? Az da olsa ihlaslı ve devamlı ameller makbuldür. Bir hadis-i şerif meali: (Allahü teâlâ, ancak ihlas ile yapılan ameli kabul eder.) [Nesai]
O halde, her işte niyeti düzeltmek, ihlassız yapmamak gerekir. İnsanların takdirini kazanmak için, yaptırdığı çeşmenin taşına, (Falanca şu kadar para yardım etmiştir) diye yazdıran kimsenin, yaptığı hayırlar boşa gider, üstelik, şiddetli azaba da maruz kalır. Hayra teşvik için ismini yazdırmak riya olmaz ise de, riyadan kaçmalıdır. .
Süfyan-ı Sevri hazretleri, bir hacıya misafir olur. Ev sahibi oğluna, (Oğlum ikinci hacdan gelirken aldığım tabağı getir) der. Süfyan-ı Sevri hazretleri (Bu sözünle, yaptığın her iki haccı da ifsat ettin) diye buyurur. Ne kadar kabul olmuş çok ibadet yapılsa da, yine kul, kendi ibadetiyle Cennete giremez. Bir hadis-i şerif meali: (Hiç kimse, kendi ameline karşılık, Cennete girmeye hak kazanamaz.)
Kulun kıymetli bir amelini götüren melekler, birinci göğe gelince, oradaki vazifeli melek, (Götürün bu ameli, sahibinin yüzüne çarpın. O gıybet ederdi, gıybet edenlerin ameli buradan geçmez) der. 2. gökteki melek, ihlassız yapılan amelleri geçirmez. 3. kattaki melek, kibirlilerin amellerini geçirmez. 4. kattaki ucub edenlerinkini geçirmez. 5. kattaki hasetçilerinkini geçirmez. 6. kattaki merhametsizlerinkini geçirmez. 7. kattaki melek, riyakârların amelini geçirmez. Yedi kat göğü geçen amel bile, rıza-ı ilâhi kastedilmezse geri çevrilir. O halde her işte, ihlasa çok önem vermeliyiz!
7- Şükür geçidi Çok önemli altı engeli geçtik. Şimdi bu büyük nimetlere karşılık, Allahü teâlâya şükretmeli, Ona olan minnet borcumuzu ödemeye çalışmalıyız! Nimetler, şükredilirse devamlı olur, artar. Şükredilmezse yok olur. Bir âyet-i kerime meali: (Şükrederseniz elbette nimetimi artırırım. Nankörlük ederseniz, hiç şüphesiz azabım çok şiddetlidir.) [İbrahim 7)
Bir hadis-i şerifte de, (Nimet, yabani bir kuştur. Uçup gitmemesi için, ayağını şükürle bağlayın) buyuruldu. [R. Nasıhin] | |
| | | | KURTULUŞ YOLU. | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |