hareketlı gül | |
VEDA HUTBESİ | |
HADİS | HADİSİ ŞERİF | |
|
yaziciya@hotmail.com |
|
|
| ŞEYTANDAN KORUNMAK İÇİN.. | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
mecnun Admin
Mesaj Sayısı : 515 Kayıt tarihi : 28/03/09 Yaş : 54 Nerden : İSTANBUL / KARTAL
| Konu: ŞEYTANDAN KORUNMAK İÇİN.. Salı Mart 31, 2009 5:34 pm | |
| Şeytanın aldatmalarına karşılık Allah’a tövbe etmek
Tövbe, günahtan dönmektir. “Beşer şaşar” denilir. Yani insan, şaşan ve aldanan bir varlıktır. Peygamberler dışında masum kimse yoktur. Hatta peygamberler için bile “zelle” tabir edilen “hakka tam isabet edememek, içtihadında yanılmak” gibi durumlar söz konusu olabilmektedir. Ama masum olduklarından bu konuda kendilerine vahiy gelir, o yanlış düzeltilir.
Peygamber olmadığımıza göre muhakkak kusurlarımız ve günahlarımız da olacaktır. Ama Gafur ve Rahim olan bir Rabbin kullarıyız.
Allah, tövbeleri kabul eden, merhamet edendir. O, o kadar merhametli bir Allah’tır ki, kulunu bir kere terk edivermekle ilelebet terk edivermez. Kulu dönüp tövbe ettikçe, İblis gibi ısrar etmedikçe yine bakar, yine bakar, sonsuz olarak bakar, bir oldu, iki oldu, nihayet üç oldu, “yetişir artık” demez, sayısız olarak döner bakar, çünkü Rahimdir, çok merhametlidir.
Pişman olmak da tövbedir. Ama sadece pişmanlıkta kalmayıp samimi bir tövbe ile o günahın lekelerinden temizlenmek lazımdır. Günahlarını hatırlayan birinin tam bir pişmanlık içinde gözyaşı dökmesi, iç dünyasında ciddi bir temizlik ameliyesi gerçekleştirecektir.
Takva ile yaşayan bir Hak dostu şöyle der: “Harama bakmakla cünup olan gözlerine, gözyaşı ile gusül yaptır.”
Tövbede ciddi olmak, Allah’a verdiği sözün ardında durmak esastır. Yoksa “yüz bin kere tövbe eder, yine şarap içeriz” şeklindeki yaklaşımlar maneviyattan nasipsizliğin alametidir.
Günahlar kire, tövbe ise bunları yıkayan deterjana benzer. Günahına samimi tövbe eden kimse, günahı olmayan kimse gibidir.
İnsanın günahları dağlar gibi de olsa, Allah’ın rahmet denizinde bir kum tanesi kadar bile yer işgal edemez. Bunu bilen kimse, günahları çok da olsa Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez.
Şeytanın çekim alanından uzak kalmak
Mıknatıs, iğne gibi maddeleri kendine çeker. Bu çekim, mesafeyle de alakalıdır, mıknatısa yaklaştıkça çekim artar, uzaklaştıkça çekim azalır. Benzeri bir durum günahların çekiminde görülür. İnsan günahlara yakın oldukça kendini onlara kaptırır, uzak kaldıkça korunması daha kolay olur. Yüzmek için plaja giden biriyle, tenha bir yerde yüzen kimse, günahlar yönünden elbette aynı şartlarda değildir.
Günümüzde bir kısım gazeteler ve televizyonlar, bar ve meyhane gibi gayr-i meşru eğlence yerleri, bir kısım internet siteleri adeta şeytanın yayın organları ve yayın merkezleri gibi çalışmaktadırlar. Bunlar devamlı günahlara sevk etmekte, insanları yaratılış gayesine zıd mecralara yönlendirmektedirler. Televizyona karşı zaafı olan birinin televizyonlu odada durması imtihanını şiddetlendirir, saatlerini günahlarla dolu veya en azından boşu boşuna geçirmesini netice verir.
Hekimoğlu İsmail şöyle der:
“Günümüz Müslüman’ının hicreti, televizyonlu odadan televizyonsuz odaya geçmektir.”
Ömür boyu şeytan taşlamak
İbadetler, nice sembolik manaları da içlerinde taşırlar. Özellikle hac ibadeti pekçok sembollerle doludur. Mesela, Kâbe’ye “Beytullah” yani “Allah’ın evi” denilir. Bir büyük zatın evine misafir olan kimse onun nice ikramlarına mazhar olduğu gibi, hac ve umre için Kâbe’ye gelenler âlemlerin Rabbinin nice ikramlarına mazhar olurlar.
Kâbe’ye yönelmek aslında Allah’a yönelmektir. Kâbe, bedenin kıblesidir. Ruhun kıblesi ise, Allah’tır.
Arafat’ta vakfe, mahşerin bir misalidir.
Hac’da şeytan taşlamak “adüvv-i mübin” olan o apaçık düşmanı hatırlamaya yöneliktir. Yoksa şeytan maddi cesediyle orada değildir.
Anlatılır ki, ariflerden biri rüyasında şeytanı gördü, elindeki asa ile ona vurmak istedi.
Şeytan dedi:
“Ben asadan korkmam. Ben ancak arifin kalp semasından doğan marifet güneşinin şuaından korkarım.”
Şeytan, Mina’da atılan taşlardan da korkmaz. Ama vesveselerine kulak verilmemesi onu rahatsız eder.
Öyle anlaşılıyor ki, şeytana muhalefet eden biri aslında onu taşlamaktadır. Bu zaviyeden baktığımızda, şeytan taşlamanın ömür boyu devam ettiğini söyleyebiliriz.
Yalnız kalmamak
İnsan, günaha meyilli bir varlıktır. Özellikle tek başına kaldığında şeytan bu fırsatı değerlendirir, vesveseleriyle ona “arkadaşlık” eder. Mesela, evde tek başına kalan delikanlı, ailesiyle beraberken bakamadığı müstehcen yayınlara kolaylıkla ulaşabilir veya aslında girmemesi gereken yerlere internetten girebilir. Hâlbuki başkalarıyla beraber olsa bunu yapmayacak veya yapamayacaktır. Demek ki, yalnız kalmak insanı manen tehlikelere maruz bırakıyor, cemaat halinde olmak ise otokontrol sağlıyor, insanlar birbirlerini korumada yardımcı oluyorlar.
Peygamber Efendimiz bu konuda bize şunu bildirir:
“Dikkat edin! Cemaat halinde olun. Ayrılıktan sakının. Zira şeytan, tek kalanla birlikte olur. İki kişiden ise uzak durur.” (Tirmizi, Fiten, 7)
Ancak kötü tabiatlı kimse veya kimselerle beraber olmak “cemaat halinde olmak” sayılmaz. Böyleleriyle beraber olmak, masum ve saf insanların da onlara benzer hale gelmelerini netice verir. Bu açıdan kişi kimlerle beraber olduğuna dikkat etmesi gerekir. Peygamber Efendimizin ifadesiyle, “Kişi arkadaşının dini üzeredir. O halde sizden birisi kiminle arkadaşlık yaptığına dikkat etsin.” (Tirmizi, Zühd, 45)
Göze dikkat
Kur’an-ı Kerim, şu ayetlerle iman sahibi erkek ve kadınları gözlerini haramdan sakınmaya ve iffetli bir hayat yaşamaya davet eder:
“Ey Peygamber! Mümin erkeklere söyle, gözlerini haramdan çevirsinler, ırzlarını korusunlar. Böyle yapmaları kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır.
Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini haramdan çevirsinler, ırzlarını korusunlar. Zorunlu görünen kısımlar dışında ziynetlerini göstermesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine kadar örtsünler.” (Nur Suresi, 30-31)
-”Harama bakıştan ne çıkar?” dememelidir. Çünkü bu tarz bakış maneviyata büyük zarar verir, zinaya kapıyı aralar. Gözüne sahip çıkmayan “beline” de sahip çıkamayabilir. Bekâr nice kimsenin, hatta evli olanların harama nazardan sakınmama sonucu gayr-i meşru ilişkiler içine girdikleri ortadadır.
-Günümüz şartlarında gözleri korumanın çok daha önem kazandığı ortadadır. Çünkü tarihin hiçbir devrinde görülmemiş şekliyle açık saçıklık yaygınlaşmış; dergi, gazete, televizyon, internet aracılığıyla her yeri istila etmiştir. Böyle bir ortamda gözünü haramdan sakınmayan birinin iffetli kalabilmesi çok çok zordur.
-Ayet-i kerime önce erkeklere bunu bildirmiştir. Çünkü bu konuda büyük imtihanı kadın değil, erkek vermektedir.
Bir hadis-i kutside şöyle bildirilir:
“Yabancı kadına şehvetle bakmak, şeytanın zehirli oklarından bir oktur. Kim onu Benim korkumdan dolayı terk ederse, onun kalbine zevkini gönlünün ta derinliklerinde duyacağı bir iman neşesi ve tatlılığı veririm .”
Peygamber Efendimiz, erkekler için en büyük fitnenin kadınlar olduğunu bildirir. (Buharî, Nikâh, 17) Günümüzde, araba tekerleği reklâmının bile yarı çıplak kadınlarla yapıldığı nazara alınırsa, durumun ciddiyeti ve vahameti anlaşılır.
Peygamber Efendimiz Hz. Ali’ye şöyle der:
“Ey Ali! İlk gördüğünün ardından tekrar bakma. İlk bakış sana ait mubah, sonraki ise caiz değildir.” (Ebu Davud, Nikâh, 43)
İnsan yolda giderken ister istemez yabancı kadınları görür, bunda bir problem yoktur. Ama ardından nazarını tekrar tekrar onlara çevirmesi uygun olmaz, haramdır.
Başka bir hadiste şöyle buyrulur:
“Bir Müslüman erkeğin gözü bir kadının güzelliklerine takılır da, sonra Allah’tan korkarak gözünü ondan sakınırsa, Allahu Teala ona ibadet sevabı verir. Ve o kimse kalbinde ibadetin tadını bulur.” (Ahmed b. Hanbel, V, 24)
-Hitap iman edenleredir. İmandan nasibi olmayanlar genelde iffet konularında da hassas değillerdir. İman ise kalpte bir yasakçı bırakır, “Harama bakamazsın” diye hatırlatır.
-Ayet-i kerime “Gözlerini haramdan çevirsinler, ırzlarını korusunlar.” derken önce gözden başladı. Çünkü iffetli kalabilmenin yolu, göze sahip çıkmaktan geçer. Gözüne dikkat etmeyen, günün birinde gayr-i meşru beraberliğe düşmekten kendini alamaz. Zira harama bakmak, zinanın habercisidir.
-Harama bakmak, hadiste “göz zinası” şeklinde ifade edilir. Şöyle ki:
“Allah her uzva zinadan payını yazmıştır. Gözün zinası bakmaktır. Kulağın zinası duymaktır. Elin zinası tutmaktır… Nefis ister ve arzular. Azalar ise, ya bunu uygular veya terk eder.” (Müslim, Kader, 20)
-Kadınlara iffetlerini korumaları emredildikten sonra, “Zorunlu görünen kısımlar dışında ziynetlerini göstermesinler. Başörtülerini, yakalarının üzerine kadar örtsünler” denilmesi, onların bazı sorumluluklarını hatırlatmaktadır. Erkek, yabancı kadınlara bakmayacak, ama kadınlar da kendilerini cazip bir şekilde göstermeye çalışmayacaklar. Bunun için de el ve yüz gibi zorunlu görünen kısımlar dışında diğer yerlerini güzelce örtecekler. Mesela sadece başını hafiften örtmekle yetinmeyip, başörtülerini boyunlarını ve göğüslerini kapatacak şekilde takacaklardır.
Namahrem olanlarla başbaşa kalmamak İslam dini, yabancı kadına bakmayı yasakladığı gibi, onunla başbaşa kalmayı da yasaklamıştır. Hz. Peygamber şöyle buyurur:
“Sizden kim Allah’a ve ahiret gününe inanıyorsa, yanında mahremi olmayan bir kadınla başbaşa kalmasın. Çünkü bunu yaparsa üçüncüleri şeytan olur.” (Buharî, Nikâh, 111, 112)
Günümüzde bu tarz başbaşa kalmaların arttığı acı bir gerçektir. Bunun sonucu olarak en büyük günahlardan biri olan zina fiili de yaygın bir afet halini almaktadır.
İslâm Hukukunda seddüz-zerai’, vardır. Bu, günahlara yol açan vesilelerin yasaklanması anlamına gelir. Söz gelimi, zina yasak olduğu gibi, zinaya götüren şeyler de yasaktır. İçki haram olduğu gibi, onun üretimi, alım-satımı da haramdır.
Daha iffetli ve daha temiz bir toplum için hepimize düşen görevler vardır. Mesela:
-Karma eğitim yerine kız okulları ve erkek okulları esas alınmalı, en azından isteyen ailelere bu tercih hakkı tanınmalıdır. Daha yakın zamana kadar ülkemizde böyle okullar vardı, fakat yanlış bir tercihle bu okullar da karma hale getirildi. Dünyanın hemen her yerinde bu tür okullar vardır ve başarılıdırlar. Bizde bunların kapatılması yanlış bir uygulamadır ve bu yanlıştan artık dönülmelidir.
-Okullarda ve aile ortamlarında iffet meselesinin önemi anlatılmalıdır.
-İşyerlerinde başbaşa kalma ortamı meydana gelmemesi için tedbir alınmalıdır. Mesela, patronların bir kısmı bayan sekreteriyle başbaşa kalabilecek bir ortamdadır. Bu beraberlik, hanımını boşayıp sekreteriyle evlenmeyi sonuç verebilmektedir.
-Nişanlı olanlar evli sayılmazlar, birbirlerine yabancıdırlar. Bu dönemde başbaşa kalmaları zinaya yol açabilmektedir. Bu mahzuru ortadan kaldırmak için dini nikâh yaptırmaları meseleyi tam halletmez. Çünkü nikâhta esas olan bunun ilan edilmesidir. Diyanet İşleri Başkanlığı, dini nikâhın resmi nikâhtan sonra yapılmasını esas almaktadır. Buna dikkat edilmezse, başkalarının nişanlı olarak gördüğü gençler kendi aralarında aile hayatı yaşarlar, düğün salonuna kucaklarında bir bebekle gelebilirler. Veya erkek tarafının vazgeçmesiyle kız tarafı çok mağdur duruma düşebilir.
Mideye dikkat Haram ile beslenen bir insan, haramî olur.
Anlatılır ki, İmam Azam’ın babası, gençliğinde bir dereden abdest alırken, dere suyuyla gelen bir elmayı ısırır. Birden bu elmanın kendisine helal olmadığını düşünür. Dere boyunca gider, dalları dereye doğru sarkan bir elma bahçesine rastlayınca, bahçe sahibine durumu anlatır, helallik diler. Bahçe sahibi “Bir yıl benim yanımda çalış, duruma bir bakalım” der. Bir yılın sonunda “benim kör, topal, sağır ve dilsiz bir kızım var. Seni onunla evlendirmek istiyorum, o zaman helalleşiriz” teklifinde bulunur. İmam Azam’ın babası kabul eder. Fakat kızı görünce şaşırır, karşısında sapasağlam bir dünya güzeli vardır!
Bahçe sahibi durumu şöyle açıklar:
“Kızım kördür, zira harama hiç bakmamıştır.
Topaldır, kötü yerlere hiç gitmemiştir.
Sağırdır, hiç uygunsuz sözler duymamıştır.
Dilsizdir, hiç boş şeyler konuşmamıştır. Haydi Allah mübarek eylesin.”
İşte böyle bir evlilikten İmam Azam gibi bir zat dünyaya gelir.
Manevi hayatın kıvam bulmasında helal gıdanın çok önemli bir yeri vardır. Haramla beslenen ailelerde manevi hayat ya hiç olmaz veya çok cılız olur. Gerçi çocuk masumdur, haram gıdanın sorumluluğu ailesine aittir, fakat -şöyle veya böyle- çocuk bu haram ortamdan etkilenir. Bu yüzden anne-baba, hem kendileri, hem de çocukları için helal gıdaya azami özen göstermeleri gerekir. | |
| | | | ŞEYTANDAN KORUNMAK İÇİN.. | |
|
Similar topics | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |