hareketlı gül | |
VEDA HUTBESİ | |
HADİS | HADİSİ ŞERİF | |
|
yaziciya@hotmail.com |
|
|
| S.MUHAMMED SAKI HZ.(K.S.) RÖPORTAJ ( 1 ) | |
| | Yazar | Mesaj |
---|
mecnun Admin
Mesaj Sayısı : 515 Kayıt tarihi : 28/03/09 Yaş : 54 Nerden : İSTANBUL / KARTAL
| Konu: S.MUHAMMED SAKI HZ.(K.S.) RÖPORTAJ ( 1 ) Cuma Nis. 10, 2009 5:24 am | |
| [color=red][color=red][color=red] SEYYID SAKI HAZRETLERI NIN SEYDA HAZRETLERI (K.S.) VE SEYYID
ABDULBAKI HAZRETLERI (K.S.) ILE ILGILI SOHBET MÜLAKATI
MÜLAKATI YAPAN: ALPEREN GÜRBÜZER(DAHA ÖNCE GÜNDÜZ GAZETESINDE YAYINLANDI) -Seyyidim, Seyda Hazretlerinin çocukluk dönemlerinden anlatir misiniz? -Çocukluk dönemleri hatirimiza gelmiyor. Ancak son irsad dönemleri aklimiza geliyor. Seyda Hz.?leri Gavs Hz.?lerinin en büyük destekçisi ve yardimcisi idi. Gavs (k.s.), dar-i beka?ya irtihal edince yirmi sene üzerinde irsad faaliyeti baslar. Bu sefer yardimci olarak seyyid Abdülbaki hazretleri vardir ve onun disinda dogru dürüst yardimcisi olmamakla beraber,bu kadar genis bir kitleyi irsad yapti. -Seyyidim, seyyit Abdülbaki Hazretleri ayni zamanda babaniz oluyor. Bir baba olarak halifelik döneminde seyda Hz.leri için derdi ? -Bize nasihati genelikle su oluyordu:
?Eger benim evlatlarimsaniz saniz bana itaat etmeyin, bu zata itaat edin. Benden hiçbir sey sormayin? Yani kendisini kesinlikle baba olarak, bizimle kendisini mürsidin arasindan çikartti. Bizi bu tarikata isindiran Seyyid Abdülbaki Hazretlerinin bu halleri ve tavirlari oldu. O?nun davranislari aileye çok etki yaptigi gibi, bizleri de Seyda Hazretlerine bend ediyordu. Hem bizleri mümkün mertebe bu yola tesvik ediyordu, hem de kendisi bizatihi hayatinda uygulayarak örnek oluyordu. Zaten öyle olmasaydi bugünkü durum olmazdi. Malumunuz , irsad halkasi illa ki babadan ogula , ya da kardesten kardese geçecek birsey degil. Bu elde edilen ve çalisarak ulasilan bir nimet. Seyda Hz.lerinin büyüklügü Seyyid Abdülbaki Hz.lerinde daha da gerçek meyvesini verdi. Bugün baktigimizda cemaat üçe dörde katlandi. Yine cezbeye bakiyorsun büyük bir mürsidin alametini gösteriyor. -Seyyidim, Seyda Hazretleri döneminde Seyyid Abdülbaki Hazretlerini hep arkasinda iki büklüm bir vaziyette arkasinda görüyorduk. Bunu nasil izah edersiniz
-Bence O?nu gören âdâbi ve âdâbin ne olmasi gerektigini bilmesi lazim. Seyda Hz.lerinin arkasinda yürümesi olsun, suskunlugu olsun, edebi olsun ve sofilerin içinde kaybolusu çok büyük bir hadisedir. Hatta Seyda Hz.leri döneminde bile , âdâbi ögrenmek isterseniz Seyyid Abdülbaki Hazretlerini görün diyordum. Sizin de söylediginiz gibi iki büklümdü adeta. O?nun âdâbi ve halleri bizim aileye çok etkisi oldu. On ila oniki sene medrese hayatimda ve aile ortaminda babamdan en belirgin gördügüm hal, âdâbi idi. -Seyyidim , Seyda Hazretleri sizin amcaniz olmasi dolayisiyla bize aktaracaginiz bir hatirasini anlatirmisiniz? - Bir gece vaktiydi. Bir baktim patirti kütürtü ve ses geliyor. Çok korktum o ara . Acaba suikast mi var diye. Kalktim, Gökçeada?da kaldigimiz evin etrafini dolastim, bir sey göremedim. Tabii sabah oldu, fakat hâlâ o ani unutamiyordum. Merakimi yenemedim ve Teyzeme söyledim: -Teyze, gece böyle böyle oldu neydi bu? Teyzem yüzümdeki saskinligin farkina vararak bana olayi söyle anlatti : -Valla, ben çok korktum. Korkudan amcani uykudan kaldirdim. Uykudan kaldirilinca bana kizarak, uykudan niye uyandiriyorsun ? dedi . Ve tebessüm hali gelince gördügü rüyayi anlatti. Söyle dedi : Resul-i Ekrem Efendimizi rüyamda gördüm . Mahser günüydü .Resulüllah (S.A.V.) tarafina dogru bagirarak ; -Ya Resulüllah ! Beni bu Ümmetine feda et .
Iste o anda , Resulüllah?in seklini tam bilemeyecegim ama, beni o sirada uykudan kaldirdin ve rüyam tam olmadi.
Seyda Hazretleri?nin Gökçeada?da geçirdigi günlerde bir senenin üzerinde beraber kaldigim en çarpici hatirasi bu olmustur. Bu hatira her yönüyle hem madden hem de manen Ümmet-i Muhammediye?ye feda olmaya çalismanin bir ifadesidir. Ümmeti Muhammediye için atese girmek bile büyük fedakarliktir. Yani netice itibariyle Seyda Hazretleri olsun, Gavs Hazretleri olsun , Sah-i Naksibendi (K.S.) olsun, bütün sadatlar bayraktarlik yaparak, kendilerini bu sekilde Ümmet-i Muhammediye?nin yoluna feda ettiler. - Seyyidim, Seyda Hz.lerinin vefatina yakin zamanlarda sohbet etmeye baslamasini nasil yorumluyorsunuz ?
-Iste , zaten Seyda Hz.leri sohbet etmeye baslayinca içimize kurt düstü. Çünkü , ondan önceleri hiç sohbet etmiyordu. Sadece Gavs Hz.leri vefat ettigi dönemlerde biraz hafif sohbeti oluyordu. Son zamanlarda sohbete baslayinca, ben dedim; ya kiyamet kopacak bizi uyariyor, ya da vefat edecek. Tabii bu vefat nefsimizin hosuna gitmiyordu ve hiç düsünmedigimiz, gerçekten hiç aklimizin ucuna dahi gelmesini istemiyorduk. Elbette ki, ölümü her zaman saniyeler içinde kendimize hissetmemiz lazim , ama O?nun vefat edecegini ne hissediyorduk ne de saniyorduk. Fakat o sohbetleri korku veriyordu bize. Zamanla içimizdeki o korkular da çikti maalesef. Maalesef diyorum kendi açimizdan, kendisi açisindan ise muhakkak hayirlara vesile oldu. Resul-i Ekrem Efendimizin yasinda vefat etti. Bizim için zor oldu tabii. Seyda Hazretleri?nin vefatiyla yasadigimiz süreçte tecrübe kazandigimizi idrak ettim. Simdi burada sadatlar?in himmeti çok büyüktür.
Dikkat ederseniz Seyda Hazretleri?nin vefatindan sonra Menzil?e gelmiyen çok az insan oldu, ya da sapmalar hiç olmadi gibi. Asil olan Seyda Hz.lerinin dar-i bekaya irtihaliyle O?nu sevmemiz gerektigini anlamaktir. Burda gaye mürsidi sevmek, Resulüllah?i sevmek ve muhabbete hasil olmaktir. Resulüllah (S.A.V)?in muhabbeti hasil olabilmesi için Kur?an-i Kerim?de mealen : ?Eger beni sevmek istiyorsan Resulüllah?i sevin? diye buyuruyor. Yani, eger sizi sevmemi istiyorsaniz Resulüllah?i sevin mesaji var. O halde Resulüllah?i sevmekle Allah?i sevmis oluyoruz. Seyda Hz.lerine olan sevgimiz bizi Resulüllah?a götüren basamaktir. Bu basamaktan gaye davadir. Dava ise seriat-i garra ve sirat-i müstakimdir. Eger Seyda Hazretlerine olan sevgi ve muhabbet bizi oraya götürmemisse, bugünkü bu davanin devamini saglayamazdik. Geçmiste bazi duydugumuz insanlar mürsitleri vefat edince tarikati biraktigini müsahade ettik . Bu durum o insanlarin sevgiden yoksun olduklarina isarettir. Oysa , Sadatlarin yolunda mürsitten sonra ayrilma onlarin sevmedigi metoddur, devamlilik esastir.
Sadatlar sadece bize basamak oluyorlar, Allah?a götürmek için Ümmet-i Muhammediye?ye hizmetkarlik yapiyorlar. Bizim onlarin ardinda her seferinde aglamamiz, bence onlarin gidisine degil de kendi halimize aglamanin kanaatindeyim. Acaba yetim mi kaldik ? Ama Elhamdülillah bizi yetim birakmadilar, bizi çobansiz da birakmadilar. Bu kapilar da kapanmadi. Onun için sunu sürekli herkesin aklinda bulundurmasi lazimdir: Sadatlar?in sevdigi seyleri sevmek gerekir. Ya da bize ne yaptirmak istiyorlar, kendilerine mi taptirmak istiyorlar, yoksa Allah?a mi? Kendi ahlakini mi ihya etmek istiyorlardi yoksa sünnet-i seniyyeyi mi ? Bütün bu sorulari tahlil edip hakikate talip olmaliyiz. Sadatlarin bize dersleri hep zikir ve Kur?anin tatbiki oldu . Netice itibariyle Sevgilinin sevgilisi sevgili olmalidir. Sevgili ise seriattir ve sünneti seniyyedir. Yani bu kapinin ve bu zatlarin en büyükleri seriattan ayrilmamak ve ayriltmamaktir. Kalabalik ölçü degildir . Sayiya takilmamak en dogrusu . Uçmakmis , suymus veya busmus , bu tür kerametler dogrudur ama , büyüklüklerine delil olamaz.
Ben birgün Seyda Hz.lerinin yanindaydim. Kerameti sordular . Dedi ki : Bu Naksibendi tarikatinda keramet yeni adete girmis bir kiz, nasil adetini annesinden , babasindan ve etrafindan sakliyorsa, aynen Naksibendi tarikatinin evliyalari da kerametlerini disariya çikarmalarini ayip telakki etmektedirler. Bazan Allah-ü Teala izhar ediyor, onlardan baskasinin hidayetine vesile olabilmesi için. Sadat-i Naksibendi yolunda mecbur kalmadikça keramet olsa dahi, O zatin haberi oluyor, haberi olmuyor, bazan sofinin haberi oluyor , bazan zatin haberi oluyor, bazan da hiçbirinin haberi olmiyacak sekilde tecelli edebilir. Bu tür kerametler onlarin büyüklüklerine ölçü degil , tek ölçü seriate uygun davranislardir.
Bugün dikkat ederseniz bazi sapik olaylara sahit oluyoruz. Eger müslümanlar seriati biraz bilseydi bu sahte insanlarin pesinden gitmezdi. Onun için Seriati herkesin bilmesi lazimdir. Evliyalarin büyüklükleride seriata uygun davranislari ile ölçülüdür. Biz sadatlardan kesinlikle hilaf-i evla , yani fetva kismina aykiri hiçbirsey görmedik.Mesela Cem-i tehir, cem-i tekdim hilaf-i evla konusudur. Bu mevzuda dört mezhep birlesmedigi için , Vallahi birgün Ankara?ya giderken Seyyid Abdülbaki Hz.leri benim namazimi tekrar bana kildirdi. Çünkü tehiri , cem-i takdim etmistim. Yani hilaf-i evlaya bile gitmemisler, isin fetvasi sudur , budur demeden arabayi durdurdu namazi tekrarlattilar bana. Kelimenin tam anlamiyla onlarin en büyüklükleri seriata uygun davranmalaridir. Tabii ki , seriat demek Kur?an ve hadis demektir. Her ne kadar bugün seriat kavrami yanlis lanse edilmeye çalisilsa da gerek Türkiye?de gerekse Islâm aleminde bilinen manada seriat Kur?an ve hadistir. Kur?an Allah?in , hadis ise Resulüllah?in kelamidir. Kur?ani anlamada hadis birinci kaynaktir. Yani hadis Kur?anin tefsiridir ve bize açiklayici sekli diyebiliriz. Iste bu tasavvufta o seriat-i uygulamaktir. Mesela Allah (C.C.) Kur?an-i Kerim?de: ?Ancak kalbler Allah?in zikri ile mutmain olur? buyuruyor. Simdi bunu nasil biliriz? Herkes ayet-i kerimeyi okuyor ama nasil anliyoruz?Nasil iste ? Uygulamayla , yasayarak o belli olabiliyor. Kalb-i huzura erebilmek için Allah?i zikretmemiz lazim .
- Seyyidim, Seyda Hz.lerinin; ?Bir medrese talebesini binlerce sofiye degismem? sözünden maksat nedir? Iste görüyorsun bir medrese talebesi binlerce sofiye üstün geliyor. Medrese talebesinden maksat ilimdir. Burda ilme önem veriliyor, sahsa degil . Çünkü ilim farzdir . Söylenilen ilimdir ve ilme tesviktir. Onun için yanlis anlamamak gerekiyor. Bazen soruyorlar : Farzdan önceki farz nedir ? Cevap olarak ilimdir diyorum . Feraiz?i bilmemiz gerekmeyebilir ama, oruç, namaz ve helal-harami vs. bilmek farzdir. En azindan ilmihallerden farz kismini bilmek zorundasiniz. Fakat ilmin tamamini bilmek sart degildir. Sadece farz kismini bilmek yeterli. Ilmin genis ve kapsamlica bilinmesi ancak ve ancak belli bir egitim sürecini yasamakla elde edilebilir. Muhakkak zahiri ilim olmadan batini ilim de olmaz . Seriat tarikatin zirhi derken bunu kastediyoruz. Onun için kim çoban olmak istiyorsa zirhini da almasi lazimdir.
Dikkat ederseniz Naksibendi tarikatindaki mürsidler de zahiri ilmini bitirmeyen halifeler yoktur. Belki vardir , olmustur ve adapsizlik olmus, o da sönmüs gitmistir. Yani cahil Naksibendi tarikatinin halifesi kesinlikle irsad yapamamistir. Alim denilen bir insan hadis ilmi , tefsir ilmi , fikih ilmi gibi ilimleri bilmeli ki alim olabilsin . Bu ilimleri bilenlere alim deniliyor. Sadece dünyevi ilme sahip olanlara alim denilmiyor. On ila onbes sene devam ettigim medrese hayatimda , medrese Hocamin Menzil?e intisap etmedigi zamanda onun bir kelimesi vardir. Diyor ki : Bu kapida otuz-kirk senedir seriat disinda birsey görmedim. Hatta Medrese Hocam önceleri Seyh Masuk?a bagliymis. Seyhi vefat ettikten sonra bir mürside baglanmak için yola koyuluyor ve Seyda Hz.lerini görüyor. Gögsünden bir günes çikiyor gibi kendisini etkiledigini anlatti bizlere. Bir seferinde de istihareye yatmis ve istiharede Seyda Hz.lerinin iki memesinin altindan iki tane günes çikiyor gibi görmüs ve o haliyle iki isigi gördügü an Seyda Hz.lerine demis ki: ?Bana da doktorluk yap.?
Yani intisap etmek istemis. Oarada eski Seyhi , vefat eden Seyhi gözükmüs, durmus ve utanmis. Bunlar tabii istihare ile oluyor ve derken Seyda Hz.lerini intisap etmek nasip oluyor. Seyda Hz.lerinin gögsünden çikan iki isigi ilme de yorabiliriz. Seyda?miz zaten medrese ilmini bitirmisti. Medrese ilminden sonra , yani zahiri ilmi bitirmistir ki, bilahare yalnizliktan dolayi devam ettiremedi . Sadece manevi ilme basladi . O ilm-i kal?den ilm-i hal?e geçti. Malumunuz ilmin de iki çesidi var: -Ilm-i kal (zahiri- sözlü ilim) -Ilm-i hal (batin-i ilim) Bildiginiz gibi, Cüneydi Bagdadi Hz.lerine sormuslar. - Falanci seyh nasil ne kadar büyüktür, iste uçuyor. Demis: - Yok. Büyüklükse kus da uçuyor. - Iste falan zat suyun üzerinde yürüyor. - Yok kurbaga da yüzüyor. - Iste , falan zat da masriktan magriba gidip geliyor. - Yok .Seytan da masriktan magriba seyrediyor, tarzinda sorulara cevap veriyor. Yani büyüklük ölçüsü seriata uygunlukla anlasilir. Hatta Sah-i Naksibendi?ye sormuslar: - Kurban büyük mürsidi nasil bilirsiniz? Sah-i Naksibendi (k.s.), ayni Cüneyd-i Bagdadi Hz.lerinin cevabini vermis: -Seriata bagliligindan bellidir. Mürsidin bizim elimizdeki tahlili seriata ittiba etmesiyle idrak ederiz. Simdi bu kapinin gerçekten seriata bagliliklari tartisilmaz. Eger seriata bagli kalmasaydi Sadat-i Kiram?in yolu bu denli ilerleyemezdi. Bugün bu toplulugun buraya toplanmasi onun meyvesidir . Aslinda büyüklük ölçüsü kalabalikla da degil , o da muteber degildir. Sadece bir muteber olan bir husus vardir: Seriata uygunluktur.
SOHBETİN DEVAMI MEVCUT=2 DE - | |
| | | | S.MUHAMMED SAKI HZ.(K.S.) RÖPORTAJ ( 1 ) | |
|
| Bu forumun müsaadesi var: | Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
| |
| |
| |