GÜLLERİN EFENDİSİNE
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

GÜL AŞIKLARI DİYARI,İSLAMİ BİLGİLER,İSLAM ADINA HERŞEY
 
AnasayfaLatest imagesAramaKayıt OlGiriş yap
hareketlı gül
VEDA HUTBESİ

 

Veda Hutbesi

Bismillahirrahmanirrahim

EY İNSANLAR!

Sözümü iyi dinleyiniz.Bilmiyorum, belki bu seneden sonra sizinle burada ebedi olarak bir daha birleşemeyeceğiz.

İNSANLAR!

Bu günleriniz nasıl mukaddes bir gün ise, bu aylarınız nasıl mukaddes bir ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecâvüzden korunmuştur.


ASHABIM!

Yarın Rabbinize kavuşacaksınız ve bugünkü her hal ve hareketinizden muhakkak sorulacaksınız. Sakın benden sonra eski sapıklıklara dönüp de birbirinizin boynunu vurmayınız! Bu vasiyyetimi burada bulunanlar, bulunmayanlara bildirsin! Olabilir ki bildiren kimse, burada bulunup da işitenden daha iyi anlıyarak muhafaza etmiş olur.


ASHABIM!

Kimin yanında bir emanet varsa onu sahibine versin. Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağımın altındadır. Lâkin borcunuzun aslını vermek gerektir. Ne zulmediniz, ne de zulme uğrayınız. Allah'ın emriyle faizcilik artık yasaktır. Cahilliyetten kalma bu çirkin âdetin her türlüsü ayağımın altındadır. İlk kaldırdığım fâiz deAbdulmuttalib'in oğlu (amcam) Abbas'ın faizidir.

ASHABIM!

Cahilliyet devrinde güdülen kan dâvâları da tamamen kaldırılmıştır. Kaldırdığım ilk kan davası Abdulmuttalib'in torunu (amcazadem) Rebia'nın kan davasıdır.


İNSANLAR!

Bugün şeytan sizin şu topraklarınızda yeniden tesir ve hakimiyet kurmak gücünü ebedi suretle kaybetmiştir. Fakat siz; bu kaldırdığım şeyler dışında, küçük gördüğünüz işlerde ona uyarsanız bu da onu memnun edecektir. Dininizi korumak için bunlardan da sakınınız!

İNSANLAR!


Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız; onların namuslarını ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzeridne hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır. Sizin kadınlar üzerindeki

hakkınız, onların, aile yuvasını, hoşlanmadığınız hiçbir kimseye çiğnetmemeleridir. Eğer razı olmadığınız herhangi bir kimseyi aile yuvanıza alırlarsa, onları hafifçe döğüp sakındırabilirsiniz. Kadınların da sizin üzerinizdeki hakları, memleket göreneğine göre, her türlü yiyim ve giyimlerini temin etmenizdir.


MÜ'MİNLER!


Size bir emanet bırakıyorum ki ona sıkı sarıldıkça yolunuzu hiç şaşırmazsınız. O emanet Allah cc Kitabı Kur'andır.

MÜ'MİNLER!

Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz! Müslüman müslümanın kardeşidir, böylece bütün müslümanlar kardeştir. Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başkasına helal değildir. Meğer ki gönül hoşluğu ile kendisine vermiş olsun...


ASHABIM!

Nefsinize zulmetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde hakkı vardır.

İNSANLAR!

Allah Teala her hak sahibine hakkını (Kur'an'da) vermiştir. Varise vasiyet etmeğe lüzum yoktur. Çocuk kimin döşeğinde doğmuşsa ona aittir. Zina eden için mahrumiyet vardır. Babasından başka bir soy iddia eden soysuz, yahut efendisinden başkasına intisaba kalkan nankör, Allah'ın gazabına, meleklerin lanetine ve bütün müslümanların ilencine uğrasın! Cenab-ı Hak, bu gibi insanların ne tevbelerini, ne de adalet ve şahadetlerini kabul eder.

İNSANLAR!

Rabbiniz birdir. Babanız da birdir; hepiniz Âdem'in çocuklarısınız, Âdem ise topraktandır. Allah yanında en kıymetli olanınız, O'na en çok saygı göstereninizdir. Arabın Arap olmayana -Allah saygısı ölçüsünden başka- bir üstünlüğü yoktur.

İNSANLAR!

Yarın beni sizden soracaklar, ne diyeceksiniz?

"-Allah'ın elçiliğini ifa ettin, vazifeni yerine getirdin, bize vasiyet ve öğütte bulundun diye şahadet ederiz." (Bunun üzerine Resûl-i Ekrem mübarek şahadet parmağını göğe doğru kaldırarak sonra da cemaat üzerine çevirip indirerek şöyle buyurdu.)

Şahid ol yâ Rab!

Şahid ol yâ Rab!

Şahid ol yâ Rab!

HADİS

HADİSİ ŞERİF

 

------

SAKIN HA CAHİLLERDEN OLMA.EN'AM.35.
HESAPLARI YAKLAŞTI,AMA İNSANLAR HALA GAFLETTE.ALDIRMIYORLAR. ENBİYA.21.1
HİÇ BİLENLERLE BİLMEYENLER BİR OLURMU.?ZUMER.9

ALLAH KATINDA,SABAH-AKŞAM İLİMLE MEŞGUL OLMAK,ALLAH YOLUNDA CİHAT ETMEKTEN DAHA ÜSTÜNDÜR.K.UMMAL.H.20240

Go Speed Slow Stop

yaziciya@hotmail.com

 

 SOHBETİN DEVAMI= 2

Aşağa gitmek 
YazarMesaj
mecnun
Admin
Admin
mecnun


Mesaj Sayısı : 515
Kayıt tarihi : 28/03/09
Yaş : 54
Nerden : İSTANBUL / KARTAL

SOHBETİN DEVAMI= 2 Empty
MesajKonu: SOHBETİN DEVAMI= 2   SOHBETİN DEVAMI= 2 EmptyCuma Nis. 10, 2009 5:32 am

Seyyidim, Seyyid Abdulbaki Hz.leri genç yaslarda hasta oldugu halde , Gavs Hz.leri O?nu hem medrese ilmi ögrenmek için Van?a gönderiyor , hem de orada tevbe vermesi için görevlendiriyor. Sizce ?hastalik , ilim ve irsad? üçünü birarada yürütmesi mümkün mü ?
- Bunun üçünü bir arada götürmesi sevdikleri is oldugu için , hatta on tanesini de götürebilirler. Nasil ki , insan sevdigi zaman yemegin bes çesidini de yiyebiliyorsa , hasta oldugu zaman da mide sevmediginden bir tanesini bile kaldiramiyor. Aynen öyle bir insan , bir isi yapacagi zaman sevmesi ve inanmasi lazim. Bu büyük zatlar ayni duygularla yüklü olduklarindan dolayi, onlara zor gelmiyor. Iste verem hastaligi vardi kendisinde. Kesinlikle hastalik sürecinde bile gece namazlarini ihmal etmemislerdir. Artik hayatlari ahlak oldugu için yasam sekline dönüsmüs.


Seyyid Abdülbaki Hz.leri hapiste kaldi. Yanilmiyorsam bir ay civarinda. Bu durumu haber alan Dayim Seyyid Sidki gözyaslarini tutamayarak Gavs Hazretlerine anlatmis. Gavs (k.s.) demis:
- ?Aglama. Bu da Sadatlar?a mutabaattir. Bütün Sadatlar hapse girmis, sürgün olmus, idam edilmis. Bu bir ay hapse girmis çok mu? Sükür et .?
O zatlar varis olduklari için o çile biraz da ordan dagilacak mecbur. Eger bu gibi hadiseler olmasaydi, bir Seyyid Taha Hz.leri Seyyid Abdullah (k.s.)için söylemis:



S. Abdullah?in bir yönünden süpheye düstüm. Herkes O?nu seviyor, muhalefet eden yok. Düsünebiliyormusunuz Sadatlardan ender de olsa muhalefet durumla karsilasmiyanlari merak konusu olabiliyor. Çile bu yolda artik mutabaat olmus. Çile ile bu sekilde örnek oluyorlar. Daha dogrusu bize sabir tesellisi oluyorlar. Iste bu büyük zatlar Resul-i Ekrem de çile gördü diye bizim imanimizi korumaya aliyorlar. Bunlara eziyetle biz korunmaya aliniyoruz.
- Seyyidim , biraz da Seyyid Abdülbaki Hz.lerinin bel agrilarindan bahsedebilir misiniz?
- Bel agrilari siddetli derecede seyrediyordu. Hatta ameliyat olmadan önce çok hastaydi, kirk güne kadar yatakta kaldi, ameliyat olmak istemedi. Çok sikistirdik yine ameliyat olmadi. Bu durumunun camiiye gidip gelmesinin engel olmiyacagini ve böyle de idare edebilecegini buyurdular bize . Fakat artik ayaklari zayiflamaya baslamisti. Gerçekten tehlikeli noktaya gelmisti. Seyda Hz.leri O?nun yanina geldi, dedi:
?-Ameliyat ol, takdir-i ilahi neyse olur.?
Seyyid Abdulbaki (k.s.) cevaben :
?- Valla kurban agridan degil de , bunun için...? dedi . Içindeki tam o niyetini söyleyemedi. Yani camiiden ve taatindan olurum endisesini dile getiremedi. Nihayet , Seyda Hz.lerinin o telkininden sonra ameliyat oldu.
Elhamdülillah , bugün hiç olmiyacak sekilde irsad faaliyetlerine devam ediyor. O ameliyattan sonraki günlerde de yine bel agrilarinin nüksetmesine ragmen hiçbir sikayetini ne gördük ne de duyduk. Yani oh?dur , ah?dir, bu da hastaliktir serzenisine rastlamadik. Hastaligini bile doktora söyleyecegi zaman utanarak söylüyor. Belki bizim zorlamalarimizla oluyor.


Yanilmiyorsam Seyh Muhyiddin Arabi Hz.leri bir hastalanmis. O?na demisler :
?- Doktora git...?
Demis ki :
?-Zaten doktor evimi yikmis. Rabbü?l Alemin takdir etmis, ne doktoru...?
Tabii doktordan çare bulmak adetullahtandir ve sünnettir. Muhyiddin Arabi Hz.lerin ne doktoru falan demesi aslinda çare bulmayi reddetmek anlaminda degil. Bence onlar hallerini sikayete dönüstürmemek içindir. Seyyid Abdulbaki Hazretleri dinlenme için Afyon?a gelmesi bahanedir. Sebebi irsad faaliyetleri ve Ümmet-i Muhammediye?nin hidayeti içindir. Hatta Seyda Hz.lerinin makami içindir, bos kalmamasi dolayisiyladir.


Fakir insanlar çoktur , Menzil?e gelemiyor. Onlarin en büyük islahati irsad faaliyetlerini yogunlastirmasiyla istirahat etmektir. Nasil ki, en büyük azab iki sevmiyen insani biraraya getirmekse , en büyük rahatlik da seven insanlarin bir arada olmasidir. Arastirmalar ve ilim adamlari da bunu teyid ediyor. Seyda Hz.leri için de romatizma agrilari dolayisiyla Afyon?a gidiyor deniliyordu. Ama sunu bir kere daha beyan edeyim ki; kesinlikle irsad faaliyetleri içindir, bizim anlamamiz içindir.


- Seyyid Abdülbaki Hz.lerinin Seyda Hz.lerine beyati nasil oldu ?
- Seyyid Abdülbaki Hz.lerinin , Seyda Hz.lerine beyati 21 gün sonra gerçeklesti. Tabii Gavs Hz.leri hakikaten çok degisik bir mürsiddi.. Kasrik hep eskiya , soyguncu bir mekandi. Onun için çok O?nu gören kesinlikle Gavs Hz.lerinden ayrilmazdi . Hirsiz olsa bile hirsizligindan dönüyordu. Seyda Hz.leri ve Gavs Hz.lerinin müsbet faaliyetleri oldu. Burda babami da çok seviyorlardi, küçüktü, hastaydi. Gavs Hz.lerinin O?na sefkati, sofilerin O?na olan muhabbeti ve ayrica Seyyid Abdulbaki Hz.lerinin kendine özgü yönü dikkat çekiyordu o zamanlarda. Gavs (k.s.)?in sefkati yediden yetmise herkes de sevgi olusturuyordu.


Gavs Hz.leri vefat ettikten sonra tabii en büyük Seyda Hz.leri vardi. Seyyid Abdulbaki Hz.leri yanilmiyorsam yirmi bir güne kadar tevbe alip intisap edememisti . Ama bize kendisi söyledi; Seyda Hz.lerine karsi olan itirazindan dolayi degildi .


Ben 11-12 yasinda idim . Gavs Hz.leri zamaninda küçüktüm. Vefati bizim ailede agir gelmis ve biraz sok olmustuk. Bence o sokun etkisinden babamin intisabi gecikti. Tabii bazi hulefalar babamin bu tutumuna baski yapmislar, fakat hepsini reddetmis. Hatta bazi halifeler Seyda Hz.lerine de bu durumu sikayet etmisler. Seyyid Abdulbaki Hz.leri bütün bu sikayetlere hiç aldiris etmeden, hakikaten herseyini birakarak Gavs Hz.lerinin kapisina yapismisti.
Tabii ki dünya çekemezligi ne kadar varsa ,ahiretin de çekemezligi vardi. Hiç farki yok, ayni ticaret gibidir. Seyyid Abdulbaki Hz.lerinin bu halini çekemiyenler oldu. Hatta birgün Seyda Hz.lerinin yaninda Gavs (k.s.)?in halifelerinden biri laf söylemis. Bu yüzden bir halifesini dövmeye kalkismis bile . Tabii intisap ettikten sonra bu tür olaylari bize anlatmisti.Seyda Hz.leri tutmus O?nu:



?- Seyyid Abdulbaki otur? demis. O da herseyden vazgeçerek Seyda Hz.lerine beyat ediyor. Hatta ve hatta hatirliyorum bize ve annemize söyle bir hatirlatmada bulunarak:
?- Siz gitmek istiyorsaniz gidin.?dedi.
Biz tabii köydeki bazi olaylardan dolayi bir iki kere gitmek istedik, buna bizatihi yasadik. Babam bir kez daha :
?- Beni dinlerseniz gitmezseniz. Ama gidiyorsaniz gidin, ben gelmiyorum, hiçbir yere ayrilmiyorum.? Diye kendi ile mürsidi arasinda hiçbir perde kalmadigini beyan etti. Yine bazi olaylardan dolayi birgün babama dedim ki :
?- Kurban , Allah hakki bilmez mi??
Seyyid Abdulbaki Hz.leri cevaben :


?- Oglum ,Allah imanimizi, herseyimizi bu zatin eline vermistir. O?nun hakki herseyi onda bulmakla mümkün ve buna inanin.? Dedi.
Yani, babam imanini mürsidden biliyordu. Onun için Seyda Hz.lerinin irsad yillarinda en büyük yardimcisi Seyyid Abdulbaki Hz.leri oldu. Gerek medrese faaliyetlerinde , gerekse Menzil?in islerinde aktif olarak faaliyet gösterdi. Ondan sonra da amele baslayinca bu seferde iki büklüm olarak yap dedi yapti , yapma dedi yapmadi. Yani tabiri caizse 8 sarttaki ölüm rabitasinda ölü yikayicisinin elinde teslim oldugumuz gibi, babam da mürsidinin elinde ölü ve cansiz gibiydi. Seyyid Abdulbaki Hz.lerinin halifelik dönemlerinde bizim zahiri gözle gördügümüz bir yanilma olmamistir bu konularda. Gavs Hz.leri vefat ettikten sonra babamin zahiren Seyda Hz.lerine çok destegi oldu.
- Seyyidim , Naksibendi Tarikatinin mürsidleri arasinda fark var mi ?
- Naksibendi Tarikatinin mürsidleri olsun, sofileri olsun insan nefesleri kadar degisik meziyetleri ve mesrebleri vardir. Tabii bunlari birbirine tercih etmek son derece yanlistir. Iste Sah-i Naksibendi mi daha büyük , yoksa su mu daha büyük ? gibi sorularla mesgul olmak abesle istigaldir. Hasa o bizim haddimize düsmüs degil .


Sanatkâr yaptigi isten belli olur. Tabii ki, sanatkâr sanatkâri yetistiriyor ve o zaman sanatkârlik belli oluyor. Netice de hepsi Resulüllah Efendimizin (S.A.V.) büyüklügüdür. Allah dostlari Resulüllah (S.A.V.)?in bahçelerinden yetisen güllerdir. Hepsi o bahçeden yetisiyorlar. Burda esas olan hangi bahçevan bahçeyi daha iyi bakiyorsa, iste o en güzeli ve en büyügü olabiliyor. Hepsi büyük ama , büyük devamli kendinden daha tecrübe demektir. Bir mürsidde mevcut bulunan tecrübenin mürside aktarildiginda bir sonraki mürsid tecrübeye tecrübe ilave ettiginden dolayi, sanki daha büyük gözüküyor, ama bence hepsi dedigim gibi aynidir. Yani bu büyüktür, su küçüktür diye mütalaa?da bulunmak yanlistir. Önemli olan bu irsad faaliyetinin halen sag olmasi ve kiyamete dek sürecegi gerçegidir.
- Seyyidim, irsad sürecine baktigimizda, Gavs Hz.leri zamaninda tek tek tevbe, Seyda Hz.leri zamaninda 10-15 kisiye tevbe ve Seyyid Abdulbaki Hz.leri döneminde ise hiç de alisik olmadigimiz irsad metodu dikkatimizi çekiyor. Bu durumu izah edebilir misiniz?


- Bazi seyhler Seyda Hz.lerinin 10-15 kisiye bir anda tevbe vermesine itirazda bulundular. Niye 10-15 kisiye veriliyor diye. Simdi de Seyyid Abdulbaki Hz.lerinin 75-100?e yakin kisiye bir anda tevbe verdigini müsahade ediyoruz.O?nlarin mevcut sartlara göre bazi imkânlari faaliyete geçirmesini yanlis anlamamali. Seyyid Abdulbaki Hz.lerinin ip?le (seritle) vermesi hakikaten bir imkandan kaynaklaniyor. Gerçi ben Afyon?da degildim ama, duydugum kadariyla orasi artik o kalabaligi kaldiracak yükte degilmis. Onun için arastirdik, inceledik seritle Sadatlardan , yanilmiyorsam Abdullah Dehlevi Hz.leri?nin halifelerinden tevbe vermis. O yazilardan derledik , topladik Afyon?a gönderdik. Hatta sorduk serit?e (ip?e) kaç kisi olabilir diye , 75-100 kisi arasinda olabilir dediler. Nasil ki , Seyda Hz.lerinin 10-15 kisiye bir arada tevbe vermesine itiraz edenler olmussa, Abdullah Dehlevi Hz.lerinin halifelerinden birinin seritle vermesine de itiraz etmisler. Aslinda bu Naksibendi tarikatinin ikinci meyvesi oldu.



Dikkat ederseniz Gavs Hz.leri Menzil?in ismini Buhara koymus. O kadar hicret hayatindan sonra buraya geldigi zaman Menzil?in ismini Buhara?ya çevirdi. Menzil?in ismi aslinda Buhara?dir. Bazi itirazlardan ve o günkü ortamlarin müsait olmayisindan dolayi o isimi pek kullanilmadi, ama Menzil?in adi dedigim gibi Buhara?dir.
Bu Buhara Sah-i Naksibendi?nin Kasr-i Arifani?dir. Bence Buhara ikinci Naksibendi tarikatinin alevleyisidir. Bu da mecbur ki , artik o zaman Resul-i Ekrem Efendimiz?e bu tarihe kadar yapilan irsadin hepsinin tekrar yesermeye basladigi mekânin adidir:Buhara... Onun için bize normal geliyor. Çünkü bu zatlarin büyüklüklerinden bu isimi aliyor.
- Seyyidim, Seyyid Abdulbaki Hz.lerinin Türk-i Cumhuriyetlere ve Türk-i illere olan ziyaretinden bahsedebilir misiniz?
- Benim sahsi inancim Türk-i Cumhuriyetlere yapilan seferde tüm o sadatlarla görüstü. Kesinlikle her yerde oldu ve bir kere sahit oldum. Birgün Sah-i Abdulhalik-il Gücdivani Hz.lerinin türbesindeydik. Türbenin etrafinda bir kez dönerken , herhalde farkinda olmadan sirtim merkada gelmis, nasil gelmis, ben de bilmiyorum. Babam beni hemen çagirdi, dedi:
?Sirtini merkada dönme.?


Bu halimi düzeltmeye çalisirken , bu seferde sirtim Seyyid Abdulbaki Hz.lerine geldi. Herneyse , ben anladim ki, kesinlikle onlarin hepsiyle bulustular. Bazi kimseler var anlatilamiyor. Nasil ki, suyun tadi nasildir?sorusuna cevap veremiyor ancak suyu içerek anliyorsak, gerçekten de orda bazi yasanan hadiseler söylenilmiyor, yasamak lazim . Oraya gidenlerin hepsine ve hangisinden sorarsan sor, bence bu cevabi verirler. Yani kelimelerle ifade edilemiyor.

Sah-i Abdulhalik-il Gücdivani Hz.lerinin merkadinda benim içimde acaip bir sikinti vardi. Bakiyorduk insanlar hep agliyor, mahsun bir halde ve bizde acaip bir tutkunluk vardi. Sah-i Naksibendi (k.s.)?in türbesine gittik , geceydi. Yine ayni acaip haller burda da devam etti. Tabii rabitadayiz, bir an gözümü açtim. Bir baktim, sanki Seyyid Abdulbaki Hz.leri Seyyid Fevzeddin?in kafasini elinin arasina almis , O?nu havaya kaldirmis gibi gördüm. Daha ben Fatiha duymadan gözümü tekrar kapattim, bir baktim bu sefer ellerinin arasinda ben varim. Gerek Seyyid Fevzeddin?in gerekse bizim sakal koyusumuz bu topraklarda ve Seyyid Abdulbaki Hz.lerinin elleri arasinda gerçeklesti. Çok degisik bir haldi, anlatilamiyor, hem de anlatamayiz da . Ordaki insanlara da sorarsan hepsinde bir haller oldu ama, kimse ne oldugunu gerçek manada bilmedigi kanaatindeyim.
Seyyid Fevzeddin dedi ki :


?Ben Sah-i Naksibendi Türbesine kadar, kesinlikle sakal koymak gibi düsünce kalbimde yoktu. Her ne olduysa orda oldu.?
Hakikaten orda çok degisik oldu, benim sakalim da o zaman birakildi. Sanki firtinadan önceki bir sessizlik vardi. Tabii bu mesele biraz degisik, derin belki müsadesi yok, ancak bu kadarini söyleyebildik.
- Peki Seyyidim , Türk-i Cumhuriyetlerde insanlar Seyyid Abdulbaki Hz.lerinin nasil karsiladilar?


- Ordaki insanlar Sadatlari görünce , sanki babalari kaybolmus, bekledikleri bir baba gelmis gibi karsiladilar. Kesinlikle ne biz, ne de ordaki insanlar birbirimize yabancilik çekmedik. Zaten müminler kardestir ve öyle öz kardes olarak kaynastik. Çünkü öz kardesiz, anadan babadan öz kardesiz . Yetmis senedir aramizda bag kalmadigi halde , sanki bir saniyelik bir bag kaybolmus gibi hissettik. Onlar da sofidirler ve Naksibendi Tarikatina mensuplar ama , tabii ilim olmadigi için hep kulaktan duyma ile adaplarini muhafaza edebilmisler, yapabildikleri kadar yapmaya çalismislar.

Bir gece bir yerde misafir kaldik. O gece kalktilar, o gece sabaha kadar o insanlar yatmadi keyften ve muhabbetten. O gece koyun kestiler, yemek yaptilar, sabah namazindan sonra yedirdiler ve sonra bizi yolcu ettiler. Biz ayrildigimiz zamanda hepsi agladilar, küçük çocuklari bile... Kelimenin tam anlamiyla mükemmel bir misafirperverlik ve çok degisik haller diyari idi.
- Seyyidim, Türk-i illeri ziyaretin akabinde Menzil?deki Merkad?in yapisi Türk-i imari tarzina dönüstürüldü, bizi bu konuda aydinlatir misiniz?
- Biz de onu hissettik. Zaten o geziden sonra pespese kararlar gelmeye basladi. Camii olsun, merkad olsun yogun bir insaat faaliyeti basladi. Tabii bu bizim zahiri gördüklerimiz, zahiri yorumumuz ve manevi yorumunu bilmiyoruz. Zahiren baktigimizda Kasr-i Arifan Menzil?e dönüsmüs.
Sayfa başına dön Aşağa gitmek
http://gullerinefendisi1.forummum.com
 
SOHBETİN DEVAMI= 2
Sayfa başına dön 
1 sayfadaki 1 sayfası
 Similar topics
-
» SOHBETİN DEVAMI=3
» SOHBETİN ÖNEMİ.

Bu forumun müsaadesi var:Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz
GÜLLERİN EFENDİSİNE :: GAVSI-SANİ (k.s)-
Buraya geçin: